HİKAYELER



TELEFON FATURASI


Adamin biri evine gelir ve posta kutusunda telefon faturasini görür. Bir bakar ki 3 milyar küsür lira fatura. Beyninden vurulmusa döner. Hemen ayrintili fatura ister. Fatura gelir. Aranan bütün numaralar adamin arkadaslarina ve dostlarina aittir.

Adam :
-”Bu nasil olur? Ödeyecegiz mecburen” der.

O sirada gözü papaganina takilir. Bir an tereddüt eder.

-”Yok canim hayvancagizin günahini aliyorum” der içinden ama süphe de devam etmektedir.


-”Ya yapmissa”, “Yok, yok yapmamistir….”

Gece papagani gözlemeye karar verir. Papagan kafesinden çikar ve telefonun basina gidip rehberi açar, adamin arkadaslarini tek tek arayip saatlerce konusmaya baslar.Adam sinirden çildirmis bir sekilde papagani yakalar ve kanatlarindan duvara çiviler. Papagan çarmiha gerilmis bir vaziyette duvarda asili kalmistir. Adam sinirle papagani azarlar;

- “Bir hafta burada asili kal da aklin basina gelsin. Çek bakalim cezani !”

Adam gider. Papagan bir bakar karsi duvarda çarmiha gerilmiş Isa durmakta.

Hemen muhabbete koyulur;

- “Birader sen ne kadardir buradasin?”
- “2000 yildir buradayim” der Isa.

Papagan hayretler içinde kalmistir;

- “Ohaaaa!.. Nereyi aradin lan öyle?”



HÜSREV AĞABEY AFYON HAPSİNDE

Rahmetli Vahşi Şaban ağabey merhum Hüsrev Altınbaşak Ağabey’in Afyon Yusufiye medresesinde başından geçen şu enteresan hatırayı naklediyor; “Beni Afyon hapishanesinde canilerin koğuşuna koydular ki öldürtmek için. İçeride 60 kadar cani var, en aşağı ceza alan 50 sene almış.
Girdim, selam verdim, selamımı alan olmadı. Orada bir yere oturdum. Hapishane idaresi yatak yorgan vermediği için o soğuklarda üç gün yerde yattım. Kimse oralı olmadı. Tabii bu zaman zarfında namazımı kılıyorum. Üç gün sonra bir adam yanıma yaklaştı. Oranın efesi imiş. “Hoca mısın sen?” diye sordu. “Değilim ama namaz kılarım” dedim. Sonra aramıza şu şekilde bir muhavere oldu;

-Bir soru sorsam bilir misin?

-Bildiğim bir şeyse söylerim, sor?

-Ben 18 tane adam yaktım, 15 tane adam öldürdüm, hırsızlık yaptım, şunu yaptım, bunu yaptım. Ben bu halimle cennete girebilir miyim?

-Kardeşim şöyle bir otur ben sana bir cevap vereyim” dedim, oturdu. Nerelisin sen? dedim, Karadenizliyim dedi.

-Karadeniz’i hiç gördün mü?

-Gördüm elbette..

- Peki söyle bakalım; Bu Karadeniz’e bir damla su damlatsak arttığı belli olur mu?

- Olmaz.

- Peki bir damla alsak, azaldığı belli olur mu?

- Olmaz.

Aynen bunun gibi Cenab-ı Hakkın öyle Rahmet okyanusları vardır ki senin günahların onun yanında bir damla bile değil. Eğer sen pişman olur sıdk ile, sadakatle tövbe eder, beş vakit namazını kılarsan değil Cennete girmek, orta yerine bile gidersin.
Bu söz üzerine bu bir ayağa kalktı ve diğer mahkûmlara bağırarak; “Ulan deyyuslar, bana Cennet olduğuna göre size haydi haydi..”

Tam köşede bir su borusu vardı her şeylerini orada yıkıyorlardı. Oraya battaniye gerdirdi. Herkese gusül edip abdest almalarını emretti. Ama korkudan, ama güzellikle öğlene kadar herkese güzelce abdest aldırdı. Öğlen vakti; “hocam sen imamsın, biz cemaat” dedi. O günden itibaren beş vakti cemaatle kılmaya başladık.
Akşam olunca mahkûmlara bütün yatakları üst üste koymalarını emretti. Sebebini sorunca; “hocam, sen orada üç gün soğukta yerde yattın. Bir hatırını sormadık. Ceza olarak üç gün biz yerde sen de bu yataklarda yatacaksın” dedi. Dedim ki; “kardeşim siz onu bilmeden işlediniz. Ben bile bile bu zulmü nasıl işlerim. Siz bana bir yatak verseniz kâfi”
Sonraki günlerde tesbihata da başladılar. Bir gün o efe yanıma geldi. “Hocam” dedi “Eğer bir şey olmaz da sağ salim dışarı çıkabilirsem ilk işim nerede olursa olsun senin ziyaretine gelecem”
Gerçekten 1950’de bir af çıktı. Bütün koğuş tahliye edildi. Bu zat yürüyerek Afyon’dan Isparta’ya ziyaretime geldi. Neden önce ailesini ziyaretine gitmediğini sordum. Ağlayarak dedi ki; “Hocam o ailem değil mi ki ben bu günahları işlerken beni men etmeyen. “Sen efesin, efesin” diye beni teşvik eden. Sen ise hem benim hem de arkadaşlarımın hidayetine vesile oldun. Amerika’da bile olsan vallahi yine gelirdim. Allah senden razı olsun.”


GÖZLERİM AÇILDI


Bir gün bir kadın banyoya girecekmiş. Kadın tam banyoya girmiş üstünü çıkarmış yıkanıyormuş ki; zil çalmış ,kadın söylene söylene banyodan çıkmış ,bornozunu giymiş kapıyı açmış.

Kapıda polis varmış. Polis herhangi bir tehlike dururmu var mı diye sormuş. Kadın hayır yok demiş , kapıyı örtmüş. Tekrar banyoya girmiş tekrar zil çalmış. Kadın yine söylene söylene kapıyı açmış.Bu kezde kapıcı bir ihtiyacınız varmı diye sormuş. Kadın yok demiş banyoya girmiş ve tekrar zil çalmış. Kadın kapıyı açtığına karşısında doktoru görmüş .

Doktor , bir sağlık probleminiz varmı demiş. Kadın yok demiş. Yine banyoya girmiş, yine zil çalmış. Kadın iyice sinir olmuş.

Bunlar sırayla geliyorlar.Önce birinci kattaki polis sonra ikinci kattaki kapıcı daha sonra üçüncü kattaki doktor geldi. Dördüncü katta kör olduğuna göre üzerime bornoz almama gerek yok demiş ve kadın bornozunu giymeden kapıyı açmış.

Kör, hanım hanım gözlerim açıldı diye bağırıyormuş.

 

 

Bugün 20 ziyaretçi (45 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol